30 Nisan 2010 Cuma

Değerlerimiz ve değer kırılmaları üzerine(2)

karakusyasin_dgh Henry David Thoreau Tüm dünyada Özellikle “sivil itiatsizlik” üzerine 1849’lı yılında yazdığı deneme yazısı ve herkesin bildiği “ Waldo, sen denen burada değilsin?” ifadesi ile tanınan Amerikalı bir yazar, ilk çevreci ve naturalistir. Bu olay nedir dersek eğer; Henry David Thoreau, Amerika'nın Meksika'ya karşı yürüttüğü savaş sırasında konan vergiyi, 'Ödediği vergiler ile bir insanı öldürmek üzere kullanılmasın' gerekçesiyle vergi vermeyi reddedince bir gece hapiste yattı. Kendisinden 14 yaş büyük olan ve birçok özgürlükçü düşünceyi kendisiyle paylaşan dostu arkadaşı Ralph Waldo Emerson, telaşla arkadaşını görmek üzere hapishaneye gittiğinde aralarında şöyle bir konuşmanın geçtiği anlatılır: “Henry, neden buradasın?-Waldo, sen neden burada değilsin?

Eğer toplum olarak kaliteli insani değerlerimiz olduğunu savunuyorsak ve bu değerlerin kaybolması konusunda endişelerimiz varsa. Bu değerlerimizin elimizden göz gör göre kaydığını görüyorsak ne yapıyoruz?... En basitinden İnsanın doğumundan itibaren gelişen doğum, kırk meselesi, ilk yürüme, ilk diş çıkışı, ilk yaşı, sonraki yaş günleri, okul mezuniyetleri, kız isteme, söz, nişan, evlilik, kariyer yükselmeleri, hastalık, ölüm, sonrası 7’si 40’ı 52’si gibi tören mesabesinde yaptığımız alışkanlıklarımız var. Bakın bu törenlerin hangileri bize özgün hangileri diğer dünya devletleri ile aynı veya melezleşmiş!.

Kendini mili ve manevi değerler çok saygılı olduğunu söyleyen ve bunun dışındaki (haklı olarak) dışarıdan gelen adetlerin yozlaşmalar neden olacaklarını söyleyen kişi, gurup ve cemaatlerin bu temel törenlerde eli kolu bağlı olduğunu görmüşüzdür. Ne olduysa özellikle 1980 sonrası düğünle ile mevlütler aynı olmuştur. Camilerde pilav üstü tavuk veya et ilave birde tatlı, ayran, su. Bazılarında da pide ayran. Bu bir mevlüt törenimidir? yoksa nişan törenimidir? düğün törenimidir? Sünnet törenemidir? Anlaşılamaz, eğer tören ile bir yakınlığınız yoksa. Sizce ne oldu da toplum kendine özgün törenler oluşturamayıp, ithal ve melezleştirilmiş törenlere rağbet etmiştir?

Toplum köyden kente geçiş sürecinde bir çok adet, gelenek, görenek gibi değerlerini oralarda bırakmış veya kente getirdiklerini de bir süre sonra melezleştirerek veya kentte olana uydurarak devam etmiştir.

Kendini milli ve manevi hassasiyeti olan kişi ve topluluklar olarak addeden herkese soruyorum? Neden biz bu fikirlerimize uygun kişilikli kimlikli davranışlar geliştiremiyoruz? Neden biz “fikirlerimizin olduğu yerde değiliz.”

Her milletin tarihsel süreçlerinde oluşturdukları değerler vardır. Bu değerlerde aynı canlılar gibidir, doğar zamanla gelişir kullanılır ve çeşitli sebeplerden değerler kaybolur kullanılmaz hale gelir(ölür). Tabi ki bu değerler; dil, bölge, kültür, din ve diğer parametrelerle birlikte oluşur ve o mille özgü motifleri üzerinde taşır.

Teknolojik gelişmeler, yeni dünya düzenindeki ulus kavramındaki değişiklikler, dünyanın küreselleşmesi ile birlikte de, yerleşik kültürler, değişimler karşısında ciddi tehdit altındadır ve savunmasızdır. O zaman bizler değerlerimizi sürdürebilir kılmak için özünden bir şey kaybetmeden, günün şartlarına uygun haline getirmeliyiz, dönüşmesini istemediğimiz değerlerimizi de sürdürülebilir hale getirmemiz yolunda caba sarf etmemiz gerekiyor.

Henry’nin iki sözünü hatırlatarak bitireyim “Ahlaktan önce amaç. Sadece iyi olmayın, bir şeyler için iyi olun”, “Durumlar değişmez, biz değişiriz”.

23 Nisan 2010 Cuma

Değerlerimiz ve değer kırılmaları üzerine(1)

 

ebrarcahobi_hacivat Değerler çok kapsamlı bir kavram. Değerlerimiz nelerdir diye sorarsak, hemen vereceğimiz cevaplar aşağı yukarı bir birine yakın cevaplar olacaktır. Peşinden hemen değerlerimizin öneminden, değerlerimizden uzaklaştığımızı ve değerlerimizle ilgili sıkıntılarımızı ifade ettiklerinizi sanki duyuyor gibiyim.

Belki değerlerimizi üç başlık altında izah etmek daha iyi olacaktır. .1 Milli değerlerimiz. 2. Manevi değerlerimiz.3 Kültürel değerlerimiz. Tabii olarak kendi aralarında daha çok başlıklara ayrılabilir.

Değer; bir şeyin önemini belirtmek için kullanılan soyut bir ölçüdür. Değer eğer nesne ile ilişkilendirilirse öznel bir görüş açısıyla değerlendirilir. Bu bakımdan da göreceli bir kavramdır. Bir kişi için değerli olan diğeri için değersiz, bir diğeri içinde orta değerde, çok değerli gibi uzatabileceğimiz derecelerde değer ifadelerine yer verebiliriz.

Değer aslında nesnel, öznel, mantısal, ahlaksal, duygusal ve estetik alanında ortaya çıkar. Dolayısı ile toplumsal farklılıklar, bölgesel farklılıklar, yöresel farklılıklar içerir. Bu değerlerin bazıları bölgesel yakınlaşmalarla birlikte ortak değerler dönüşüp, dünyanın kabul görmüş evrensel değerlerine dönüşebiliyor.

Değişen, gelişen yep yeni dünya düzeni içinde hem iletişim, hem kullanılan araç ve gereçlerin değişimi, hem ulaşımdaki ve diğer değişikliklerle beraber ele alındığında yaşam biçimimizdeki değişiklikler ve değer kırılmaları kaçınılmazdır. Yurt içine giren her ürün unutulmamalıdır ki kendi kültürünü de beraber getirir. Alışkanlıklarımızda değerlerimizde değişikler gözlenmeye başlanır. Mevcut değerlerimizi oluşturan eylemlerden vazgeçtiğimizde ona bağlı oluşan değerleri de kaybederiz. Yerine yeni kullanılan veya kullanılmaya başlayan her türlü araç, gereç ve eylemlerin değerleri ister istemez kullanılmaya başlanır.

Yeni kullanımlar genellikle yeni kuşaklar tarafından rağbet görür. Eski kuşak eski eylemlerine devam ettiği için yetiştiği döneme uygun değer yargılarına göre yaşamlarını sürdürürler. Hızla değişen çağda eski kuşakla yeni kuşak arasındaki fark açılmaya başlar.

Yeni bir kavram olan X kuşağı ve Y kuşağı gibi dünyada yeni bir anlayış hakim. Bu konu üzerinde, ciddi olarak durulması gerekir. Ülkemizin oluşturduğu uygulanan uygulanmayan tüm değerlerini, kalıplarını yıkıp yerine farklı değerlerin, melezleşmiş değerlerin geçmesini sağlayacak kavramlar ve oluşumlar. Tüm dünyanın bu kavramlar üzerinde ciddi sosyolojik, ekonomik ve psikolojik çalışmalar yapıyor. Bizde de inşallah benzer çalışmalar yapılır

Bir çok değerimiz küreselleşme, bölgesel etkileşimle birlikte ciddi bir tehdit altındadır. Peki biz bu değerlerimizi muhafaza edebilecek miyiz? Eğer muhafaza etmek istiyorsak neler yapmalıyız.? Bizlere düşen sorumluluklar nelerdir? Gibi soruları uzatabiliriz. Eğer sadece değerlerimizin kaybolmasından yakınarak vakit geçiriyorsak, bu sıkıcı durumun çözümüne yönelik değil de tespitine yönelik söylemler geliştiriyorsak, kıymetli gördüğümüz bu değerleri nasıl diğer kuşaklara aktarabiliriz… bilemiyorum…

21 Nisan 2010 Çarşamba

Yavuz’un mektubu

Yavuz’un mektubu

Rahmetli kardeşimin 21/04/1980 tarihinde vefatında 40 dakika önce tamamladığı ancak postaya veremediği mektubu değerli dostumun tavsiyesi üzerine sizinle paylaşmak istedim.

Saygılarımla,

Cahit BÜYÜKKANBER

satis_mektubu

                                                                                                21/04/1980

Euzu Besmele ile Esselamu Aleyküm.

Kıymetli kardeşim Aydın, mubarek mektubun geldi. Allah razı olsun biz fakiri çok sevindirdin.

Allah-ü Teala, bize ve size başarılar versin! Dünya hayatı çok kısadır. Sonsuz azablar buna karşılıktır. Bu zamanı, lüzumsuz, boş şeylerle geçirmekte kullanmaktan ve böylece sonsuz acılara yakalanmaktan Allah(c.c) hepimizi korusun (amin)

Allah-ü Teala’ya sonsuz hamd olsun ki, bizleri müslüman olmakla şereflendirdi. O doğru yolu göstermeseydi, kim bulabilirdi? Allah-ü Teala’nın, insanlara Peygamberleri “aleyhimüs salevatü vesselam” göndermesi en büyük nimettir. Bu iyiliğin şükrü, hangi ağız ile yapılabilir. Hangi kalb, onları göndermenin iyiliğini kavrayabilir.?

Cenab-ı Hakk Kur’an-ı Kerim’in Vel-Asr süresinde şöyle buyuruyor.;

“Andolsun asra, ki, muhakkak insan kati bir ziyandadır. Ancak iman edenlerle, güzel amallerde bulunanlar, birde Hakkı tavsiye, sabrı tavsiye edenler böyle değil.(onlar ziyandan müstesnadırlar)

Bu sureyi Elmalılı Hamdi Yazır’ın Kur’an tefsirine göre biraz açıklamaya çalışırsak; Allah-ü Teala;

“Hususiyle Ahir zamanda bulunan bütün insanlar hüsrandadırlar” buyuruyor. Burayı çok iyi tesbit etmeliyiz. Günümüzü gün etmek için dünya zevklerinin bataklığına dalmışların hüsran derecelerini ölçmek elbette zordur. Ömürden geçen her geçen saat her bir saniye, alınan nefes bir işe sarf edilmiştir. Eğer hayırlı işe sarf olunduysa bir taatdır. Ama şer işe sarf olunduysa hüsrandır. Bu ikisinin arası, yani mübah bir işe sarf olundu ise boşuna olur ki, müslüman için.

İnsanın Allah-u Teala hakkındaki ilmi ne kadar çok olursa haşyet ve taatı o nispette çok olur. Bunu yapamadığı zaman da elbette bir ziyandadır. Öyleyse bu günün insanı bu hüsrandan berimidir.? Hiç de öyle olmasa gerek….. Hakiki saadet olan ahiret hayatı, dünya hayatına tercih edilmedikçe, hüsrandan beri olmak düşünülemez. Dünya muhabbetlerinin acı felaketleri kaplamıştır günümüz insanını. Bu hüsran ve felaketlerinden kurtulanları da Cenab-ı Hakk aynı surede beyan buyuruyor.

“İmanları yalnız gönüllerinde ve dillerinde kalmamış, bütün hislerine, akıllarına, mevcudiyetlerine nüfus ederek iradelerine sahip olamamışlar da, yaptıklarını Allah’ın ahkamı ile tanzim edenler.”

Bütün gayretleri, Hakk’a yönelmiş, iman, amel ve kavilleri de Hakk’a yönelmiş olanlar.

Hak ve hayır yolunda sabrı tavsiye edenler. Zamanın acaibliği, dünyanın iğfali, nefislerin temayülleri ve şeytanın taarruzuna rağmen, Hakk’a yönelip, Hakk’a tavsiyede bulunmak, birçok acıları, zorlukları sabırla göğüslemek, bu yolda mücadele etmek, maddi sıkıntı ve meşakkatlara katlanmak elbette ki hüsrandan beri olmak halleridir.

İşte bu Müstesnalar, öyle zor günlere müşkil ahvale rağmen yılmadan, bıkmadan, zaaf göstermeden, gerek amelde ve gerek şehevata karşı açık bir kapı bırakmadan sabrı tavsiye edenler kurtulmuştur. Sabır bir nefis düşmanıdır. Çünkü, sabırla meşakkatlara katlanmak ashabın nail oldukları muvaffakiyetler olduğunu da unutmamalıyız. Lezzet ve şehevata karşı sabr etmenin de haramdan, sonu fena olan aldatıcı, tehlikeli, maddeten veya manen başka hoş görünen muzır şeylerden korunmak demektir. Bu vecize şeklinde günümüze kadar gelen “İlmin başı sabırdır. Sabrın sonu selamettir” terimleri sabrın ehemmiyetini ifadede yeterlidir.

İzahına çalıştığım sabır, Hak yolundaki sabırdır. Yoksa bir zillet ve meskenet ifadesi olarak, küfre karşı, batıla ve fenalığa karşı boyun eğmek, atalete ve sukuta gömülmek duygusuzluktur. Bu sabır olamaz. Burada ölçümüz “Sizden her kim bir münker, bir biçimsizlik görürse onu eliyle değiştirsin. Ona gücü yetmeyen diliyle, ona da gücü yetmeyen kalbiyle buğzetsin ki bu imanın en zayıfıdır. Emr-i Nebevisidir. Ama bu hallerde telaş ve çılgınlıkla hareketten öte basiret ve şuurla hareket edilmesi gerektiği de yine emr-i Nebevi’dendir.

Ve Hakk’a iman etmekle beraber,Salih amellerde bulunup, hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin saadetlerini müjdelemek, Ayet-i kerimeye göre yerinde olacaktır.

Babamın, Annemin, Yılmaz abimin, Cahit abimin çok çok selamları var. Bende muhabbetle kucaklar, Allah’a emanet ederim.

Esselamu Aleyküm verahmetullahi ve berekatühü…

                                                                 Duana muhtaç kardeşin

                                                                                                   Yavuz

                                                                                                    imza

15 Nisan 2010 Perşembe

Bulut Teknolojisi üzerine(4 s)

teknoloji3 

Biraz felsefik yaklaşırsak “Cloud Computing” Bulut Bilişim IT(Information Teknoloji)’deki değişimde oluşan sorunların çözümüdür. Dolayısı ile değişen iş ihtiyaçlarının hızlı karşılanmasıdır, ITde yapısallaşmanın hız kazanmasıdır. Dış kaynak kullanımının esnek kurallara bağlandığı ve “ Kullandığın kadar öde veya kullandıkça öde” mantığına göre oluşturulmuş işletmedeki IT maliyetlerinin düşmesine zemin hazırlayacak bir sistemler bütünüdür.

Kısaca tarif edersek eğer “Cloud Computing” Bulut Bilişim; her türlü IT kaynaklarını, uygulamalarını, veri saklama , yedeklilik, , uygulama geliştirme , netwoking, birlilikte çalışabilirlik ve diğer IT kabiliyetlerini servis olarak sunma kavramına denir.

teknoloji

Bulut Bilişim” konusunu, parametrelerini sınıflanmalarını biraz açmaya çalışalım. En önemlisi bu hizmeti sunarken Paylaşılan bir alt yapı kullanılıyor. Burada hizmeti sunan kurum, her türlü altyapıyı yapıyor ve bu yapıyı müşterileri arasında paylaştırıyor. Bu kullanma işini müşteri Self servis olarak alabiliyor. İhtiyaç hissettiğinde müşteri kendisine yarayacak kaynak ve servisleri, kişiye bağlı kalmadan alabiliyor. Müşterinin taleplerini hızlı bir şekilde sunabildiği için ve de müşterinin kaynakları kullandıkça, kullanabildiği kadar ücret öder. O Kaynağa ihtiyacı olamadığı zamanda bırakabilir. Bu şekilde müşteriye Estetik ve ölçeklenebilir bir hizmet sunar. En önemli özelliği olan Müşteri kullandığı kadar ücret öder ve maliyetini düşürür. Bu kadar büyük bir operasyonu yürütmek için Dinamik ve Sanallaştırllmış bir ortam kullanılırlar. Ancak bu sayede esnek ve ölçeklenebilir hizmet sunabilirler..

Eğer servis ve uygulama modellerinden bahsedecek olursak;

Sevis odaklı yazılım SaaS (Software as a Service); Internet bağlantısı üzerinden erişilebilen uygulamalar. Nedir bunlar Microsoft, Adobe, Google, Thinkfree ve benzer yazılımlar.

Servis olarak altyapı IaaS (Infrastructure as a Service) Müşteriler hizmet nitelediğindeki altyapı hizmetlerini ( veri saklama, ağ kaynaklarını, işlemci güçlerini, v.b) bir çok müşteriye paylaştırarak sunuyor olması kaynakların verimli ve ekonomik kullanmasını sağlıyor. Aynı zamanda son teknolojileri de kullanma imkanı sağlıyor.

Platform olarak servis PaaS (Platform as a Service) Müşteriler uygulamalarını geliştirebilecekleri bir platform oluşturulur.

Bulut Bilişim sınıflanmasına bakacak olursak;

Public Cloud : Herkese açık İnternet üzerinden verilen servisler. Google, GoGrid, Amazon v.b

Private Cloud : Bulut yapısından faydalanmak isteyen müşterilerin müşteriye özel kurulmuş yapıdır.

Community Cloud : Belirli bir kullanıcı gurubu tarafından kontrol edilen servislerdir. Sadece topluluk üyeleri verilen hizmetlere erişebilir.

Hybrid Cloud : Tüm bu çeşitleri içine alan melez bir yapı. Bazı servisleri hususi alırken bazı servisleri farklı alabiliyorsun..Tüm çeşitleri elinde bulunduran bir yapı.

Her türlü hukuki ve denetlenme mekanizmalarını da içine alacak şekilde oluşturulacak yeni standartlarla bu yeni sistem “Bulut Bilişim” hayatımıza kısa zamanda gireceğe benziyor. Çünkü İnsan bu sistemle her zaman, her yerden interneti bulduğunda farklı platformlardan da bilgiye erişebilecek ve onu işleyebilecek hale gelmiş olacaktır.

8 Nisan 2010 Perşembe

Bulut Teknolojisi üzerine(3)

25-teknoloji-resimleri[1] teknoloji1

 

Küreselleşme ile birlikte yeni teknolojilerin çabuk yayılışı, değerlerin değişimine yol açmıştır. Bu durum tüm iş kollarını, tüm organizasyonları kökünden değiştirmektedir. İnsan İnternet birde kullanabileceği bilgisayarı oldu mu. Bulunduğu yerden dünyanın tüm bölgelerine ulaşabiliyor. Aynı şekilde milyonlarca insan birbirleri ile iletişim kurabiliyor. Sadece Türkiye’de facebook kullanan 17 milyon civarında kullanıcı var. Nüfusa göre kullanma oranında 4. sırada.(1. ABD, 2. İngiltere, 3. Endonezya)

Küreselleşme hem bireyler için hem işletme kurum ve sivil ve kamu organizasyonları için hem tehdit hem de fırsat sunuyor. Kamu oyunda mal ve hizmetlerin küresel bir pazarda serbest dolaşmasını isteyenlerle yerel pazarlarda dolaşmasını isteyenler var. Küreselleşme yanlıları olduğu kadar karşıtları da her ülkede var. Bu gelişmeleri normal kabul etmek gerekiyor. Her iki fikirde de aşırı olmak çok uygun bir tutum değil.

Dünyadaki bu değişimi sosyologların , psikologların iyi inceleyip toplumların yaş katmanları da dahil olmak üzere etkileri üzerinde araştırma yapılıp, bulunan sonuçları üzerinden iyileştirmeler yapılması gerekiyor.. Zamanla insan teknolojiyi yönetemiyor. Teknoloji insanı yönetmeye başlıyor. Bu da istenilen bir durum değil. Çünkü sonuçları çok açı oluyor..

Gün geçtikçe kurumların iş süreçleri BT(Bilgi teknolojileri) destekli bir yapıya doğru gidiyor.Bu durum bir çok sahada da kendini göstermeye başladı. Bu durum BT’lerin artan bu ihtiyaçları karşılamak için kurumlar, Donanım,yazılım ve insan gücünü artırmak zorunda kalıyorlar buda hem maliyet demek hem de iyi yönetilemezse risk dereceleri artar. Bu bütün olumsuzlukları çözebilecek olan aslında “Bulut Bilişim” kavramı ile hizmet verecek kurumsal yapıları olan entegratör firmalar tarafından karşılanacaktır.

Bulut Bilişim” hizmetleri aslında bireylerin kurumların, işletmelerin, organizasyonların ihtiyaçlarına göre ölçeklenebilen kaynak kullanımını esnek bir modelle sunacaktır. Nedir bu model. “Kullandığın kadar öde” Bu model şu anlamda önemli. Şimdi kullanmadığın bir çok kaynağın da ücretini ödüyorsun. Burada sadece kullandığın kadarını ödüyorsun esnek bir yapısı olduğundan alacağın ilave hizmetler ve bırakacağın bir çok hizmet olabilir. Proje bazlı çalışabilirsin. Test amaçlı çalışabilirsin. . Tamamen ihtiyaca uygun bir yapıda sana hizmet verilecek. IT’ciler bilir Servis Odaklı Sistem (SOA, Service Oriented Archtiecture)gibi bir kavram etrafında gelişecek. aslında

Bulut Bilişim” kavramında şunlar olacak siz her türlü IT Hizmetini servis olarak alacaksınız. Yapacağınız SLA(Servis Level Agreement, Hizmet Düzeyi Anlaşması) anlaşmaları ve onu destekleyici hukuksal bazı anlaşmalarla IT uygulamalarınızı yasal zeminlere oturtup daha esnek, daha ekonomik hizmet alacaksınız. Bu yapını artıları eksileri yok mu? var. Ancak bu yapı gelişmeye müsait bir yapı. Her türlü kaynak kullanımını dış kaynak kullanarak yapabilecek hale gelecek duruma doğru bir gidiş görülüyor.

Artık kişiler veya şirketler maliyetleri düşürmek ve daha verimli hizmet almak için aynı zamanda karmaşık IT operasyonlarını yönetmek için dış kaynak kullanımı, ASP(Application Service Providers) , bulundurma (hosting) servisleri gibi hizmetler zaten veriliyordu. “Bulut Bilişim” Bu kavramları da içine alan aynı zamanda da daha esnek ve daha çok imkan sunan bir çözüm.

Dış kaynak kullanımı yaygın bir yöntem. ancak şimdiye kadar “kullandıkça öde “ tarzı bir hizmet anlayışı olmadı. Dolayısı ile kullanmadığın kaynaklar için ücret ödemiyorsun. Kısaca birçok kişinin ve şirketin alması, kullanması, yedeklemesi, arşivlemesi çok masraflı oldukça pahalı olan yazılım, donanım, network v.b sistemleri daha ekonomik kullanmış oluyorlar.

1 Nisan 2010 Perşembe

Bulut Teknolojisi üzerine(2)

Manzara_Resimelri serverroom2

Baş döndürücü “değişim” ve “gelişim” aslında IT (İnformation Teknoloji) Bilgi Teknolojilerinde daha fazla gözlenmektedir. Bu tip gelişmeler ister istemez Bilişim sektöründe de yeni yapılanmalara gidileceğinin bir göstergesi. Bu sektörde her saniye binlerce yenilik ortaya çıkıyor. Dünyanın her yerinde farklı üretimler yapılıyor. Bu üretimleri forum sitelerinde veya kişilerin kendi sitelerinde yer veriyorlar. Yeni olayların bazen kapalı guruplarla, bazen de, herkesle paylaşıyorlar.

Eğer bir konu ile ilgileniyorsanız ilgi alanınızla ilgili uzmanların olduğu forumlar, makaleler, bloglar veya özel bilgilerin verildiği odalar girebilirsiniz. Buda sizin o konu üzerindeki gelişiminizi artıracak. Sizde bu bilgilerden ürettiğiniz bilgiyi, yine aynı yolla tüm dünyaya duyurabilecek ve o konunun hızlı bir şekilde tekamülüne yardımcı olacaksınız. Bu döngü çok hızlı ilerlemektedir.

Küçük orta ve büyük işletmelerin en önemli gider kalemlerine artık Bilgi Teknolojilerine ait. Ekipman , yazılım ve personel ciddi bir şekilde yer almaya başladı. Halka açık şirketler hesap verebilirliği açısından farklı farklı denetçiler tarafından hem mali, hem de Bilgi Sistemleri departmanları denetlenmektedir. Şirkete ait bu bilgiler nasıl korunuyor. Bu bilgiler hangi koşullarda tutuluyor, yedeklilik yapıları nedir. Arşiv durumu nedir v.b konularında ciddi ciddi denetlenmektedirler.

Hem Bilgi işlem operasyonlarının şirketlere daha kolay , daha maliyetsiz, daha güvenli ve daha kullanışlı bir yapıya ulaşmak için “cloud compitingBulut Bilişim inanılmaz fırsatlar sunacak. Şirketler Bilgi Teknolojileri ile ilgili her operasyon için hizmet anlaşmaları yaparak. Daha ucuza bilgi teknoloji operasyonlarını yönetebileceklerdir.

Eskiden Bilgi işlem merkezleri merkezi bir yapıda çalışır. Aptal terminallerle (Dummy terminal) bilgilerin girildiği sadec kısıtlı işlemlerin yapıldığı bir yapıydı. İşletme kuralları neyse o şekilde uygulanabiliniyordu. Farklı, özellikli bilgilere ulaşmak son derece zor olduğu için ya ihmal ediliyor veya bayağı bir zahmetten sonra elde ediliyordu. Sonra PC dünyası ile birlikte Dos işletim sistemine yazılan programlar. Windows işletim sistemi ve ofis yazılımları kullanıcılara çok büyük bir özgürlük kazandırdı. Bu da her kişi kuruma ait işletme bilgisini kişileştirdi. Kendine uygun yeteneğine ve potansiyele göre bilgi üretmeye başladı. Bu durum da bilgi bütünlüğünü ve kurumsal yaklaşıma aykırı bir durum meydana gelmeye başladı. Client-Server(İstemci-Sunucu) mimarisi günümüzde tekrar merkezi bir yapıya doğru kayma eğilimine girdi. Buda günümüzde ileri teknoloji kullanmak gerektiriyor. Bu operasyonu da gerçekleştirmek için iyi donanım, iyi personel, iyi yazılım, iyi yedekleme, arşivleme demektir. O da yetmez Riskli durumlarda donanım, network ve diğer birçok şeyin yedeklenmesi kavramları ortaya çıkıyor. Bunlar hep birer maliyet.

Olması gereken yapıda hem merkezi bir Bilgi İşlem Merkezine ihtiyaç var, hem de kurumsallığı bozmadan kullanıcı kişiselliğine önem veren bir yapıya ihtiyaç var. Bu yapıda bence “Bulut Bilişim” kavramının içinde yatıyor. Bu kavram dünyada tüm küçük, orta ve büyük işletmelerdeki Bilgi İşlem örgütlenmelerinde değişiklikler yol açacaktır.

Bu konuyu biraz açalım. Orta ve üstü şirketler kendi çaplarına göre ERP (Enterprise Resource Planning) denilen Kurumsal kaynak planlama kavramı içinde eğer tüm süreçlerini yönetmek isterlerse CRM (Customer Relationship Management ; Müşteri ilişkileri yönetimi) , SCM (Supply Chain Management; Tedarik zinciri yönetimi), HR(Human Resources Management; - HR İnsan Kaynakları), PAM (Pluggable Authentication Modules; Eklenebilir Kimlik Kanıtlama Modülleri), Project management gibi yazılım kullanırlar . Büyük işletmelere bunlar yeterli olmaz. CMS   (Content Management System:; İçerik Yönetim Sistemi) , B2B (B2B Business to Business “Firmalar arası” e-ticaret) , B2C (Business to Customer; "Firmadan tüketiciye" anlamına gelen bir e-ticaret) , LMS (Learning Management System; eğitim yönetim sistemi), BMP (Business Process Management; İş süreçleri yönetimi), BI (Business Intelligence; iş zekası), Intranet gibi yazılımlar kullanırlar. Bu yazılımların dezavantajı işletmelerde bilgi eşleştirmesi yapmakta zorlanabilirler.Bazı durumlarda da bu eşleştirmeler için emek maliyet performansı ciddi mali boyutlara doğru çıkabilir işletmelerin büyüklüklerine göre.

Bunun için yapılar Portal üzerinde bir yapıya doğru kaymaktadır. Biraz önce bahsettiğim uygulama yazılımları ise Client-Server(İstemci-Sunucu) mimarisi üzerinde çalışır ve operasyonları zordur. Bu yapıda hem maliyet, hem de operasyonel riskler önemli hale gelmeye başlamıştır. İşletmelerin başlarını ağrıtacaktır.

Bilişimciler şu şekilde bir söylemden bahsediyorlar “Virtual Enterprise / Realtime Enterprise” Uluslar arası veya yerli bir şirketseniz bile; hem uzak ofis çalışanlarınız, hem normal kullanıcılarınız, hem müşteri ve tedarikçilerin aynı platformda yetkileri nispetinde online olarak işlerini yapma yetisine kolaylıkla sahip olacakları bir yaklaşım.

Sanallaştırma ile birlikte Bilgi İşlem operasyonları hem hız kazandı, hem de daha ekonomik hale geldi. Aynı eskilerin tabiri ile “ Delikli demir çıktı mertlik bozuldu” dedikleri gibi “Sanallaşma“ kavramı geliştikçe operasyonlarda kolaylık, hizmette sınırları zorlayan bir yapı oluşmaya başladı..

Bu yapı(Bulut Bilişim); devrim niteliğinde olup, çok parametreleri değiştirecek , her türlü Bilgi İşlem faaliyetleri farklılaşacak ve yönetişim çok daha hızlı değişimlere uğratacaktır.