18 Mart 2010 Perşembe

Bir Düş Bir Gülüş: Zıp Zıp Zipe(1)

Resim 871 Resim 924

Tüm ulusların ortak hedefi çocukların, değişen dünya koşullarına mağdur olmadan uyum sağlamaları için, gerekli her türlü ortamın hazırlanmasıdır. Bu anlamda ilk çalışma 1923 yılında Cenevre'de atıldı. 1924 yılında Milletler Cemiyeti Cenevre Çocuk Hakları Bildirisini kabul etti. Bu bildiri Birleşmiş Milletler tarafından o tarihte güncellenerek Birleşmiş Milletler Çocuk hakları Bildirisi olarak güncellendi. 1989 yılında Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme olarak yenilenerek değiştirildi. Türkiye'de ise ilk olarak 1924 yılında Çocukların korunmasına yönelik çalışma yürürlüğe girmiştir. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını ilk 23 nisan 1929 tarihinde kutlamaya başlamıştır. Bu tarihlerde 4000 çocuk ilk olarak TBMM'den haklarını talep etmiştir..

Türkiye 1990 yılında 54 maddeden oluşan sözleşme imzaladı (T.C Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı  www.ihb.gov.tr/haklarim/hak_konuları )

".......Toplumun temel birimi olan ve tüm üyelerinin ve özellikle çocukların gelişmeleri ve esenlikleri için doğal ortamı oluşturan ailenin toplum içinde kendisinden beklenen sorumlulukları tam olarak yerine getirebilmesi için gerekli koruma ve yardımı görmesinin zorunluluğuna inanmış olarak, çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliğini kabul ederek, çocuğun toplumda bireysel bir yaşantı sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlanmasının ve Birleşmiş Milletler Antlaşmasında ilan edilen ülküler ve özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesinin gerekliliğini göz önünde bulundurarak, çocuğa özel bir ilgi gösterme gerekliliğinin ....."diye devam eder. (Birleşmiş milletler çocuk hakları sözleşmesi).

"...özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesinin gerekliliğini göz önünde bulundurarak, çocuğa özel bir ilgi gösterme gerekliliğinin.." diye devam eden bu ifadeler çok önemli. Bu sözleşmelerde yazan ve bildirgelerde yazan maddeler uygulanmaya başladığında, ülkemizin daha müreffeh bir yapıya kavuşacağına inananlardanım.

Ülkemizin Güneydoğu, doğu ve zaman zaman farklı bölgelerinde oluşan çocuk manzaraları hiç şık durmuyor. Çocuklarımızla ilgili ciddi kaygılarımız var. Her alanda çocuk istismarlarını görüyor ve duyuyoruz. Bunlar yetmiyormuş gibi birde Polislerimize taş atan, yol kesmeye çalışan, şiddeti ön plana çıkaran oyunları çocuk oyunlarıymış gibi oynayan çocukları gördükçe, bunlar için ne yapılabilir diye düşünmüşümdür.

Ekopolitik'in düzenlemiş olduğu "Türkiye'nin Büyük Çatısı ve ortak aidiyet" çalıştaylarında Ekopolitik üyeleri tarafından bu anlamda duyarlı çözüme yönelik, içinde duygu ağırlığı olan projeyi duyduğumda çok heyecanlandım. Televizyonlarda görüyoruz, gazetelerde okuyoruz, ancak çözüme ilişkin bir proje, bir hassasiyet cılız birkaç çıkış dışında göremiyordum. Durumdan vazife çıkaran, bunun açısını içinde duyan genç dinamik, sorumluluk duyan Ekopolitik'in genç ekibini yürekten kutlamak istiyorum. Murat Sofuoğlu sahaya bizzat Hakkari'ye gidip saha araştırması ve oralarda STK'lar ve kanaat önderleri ile yaptıkları toplantılar sonucunda Ekopolitik'te bir taslak proje çalışması başlatıyorlar.

22-23 Şubat 2010 Beykoz toplantılarının ardından tekrar proje ekibi ile birlikte Murat Sofuoğlu Hakkari'de STK'lar, muhtarlar, kanaat önderleri, vatandaş ve çocuklarla görüşmeler yapıyorlar..Bu toplantılar sonucunda hem hadiseleri yerinde gözlemliyorlar, hem de birebir çocuklarla sohbet edip hadiseleri anlamaya çalışıyorlar.

Bu arada Hakkari'de geçen yıl başlayan bir gelişmeden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Şiddetin içindeki çocuklara ne yapılabilinir diye yola çıkan Dr. Dilek Yeşilbaş patoloji uzmanı İpek Erbarut'la birlikte ciddi bir çalışma başlatırlar. Baran Yetenek Avcıları Derneği'ni kurarlar. "Baran yağmur demek yağmur olup yeşersin ruhları" dedik diyorlar. Çok güzel gelişmeler. Güzel bir web siteleri var.(www.ba-ran.com)  "mademki oluktan vefa görmedin, suyu yağmurdan iste" Mevlana'nın bu dizesiyle başlıyor site. Her şey bir kıvılcımla başlıyorsa eğer;  bir kıvılcım atılmış, şimdilerde yeni bir kıvılcım atılıyor. Yeni bir heyecan, yeni bir coşku, tüm çocuklarımıza gelecekte oluşabilecek travmaların yaşanmaması, mevcut travmaların çözümü için çok güzel bir çalışma. Bu çalışmayı Ekopolitik ekibinden Ayşegül Elif Aslantepe ve arkadaşları ile birlikte, büyük bir projeye imza atıyorlar. Hakkari'nin sesini İstanbul'dan duydu bu arkadaşlarımız. Kendilerini yürekten kutluyor ve proje detaylarını sizinle paylaşmak istiyorum..

Şunu söylemeden geçemeyeceğim; birçok sözleşmeye imza atmışsınız, birçok bildirgeyi kabul etmişsiniz. TBMM kabul ettiğiniz bir çok madde var. Acaba bu maddeler sizce neden uygulanmıyor? Neden çocuklarımız için bu ortamlar hazırlanmıyor?  Tüm ülkemizdeki çocukların durumu için söylüyorum. Buradaki aymazlığımızın sonu, hepimizin gördüğü nahoş hadiseler..

Bu proje Hakkarili bir STK ile beraber yapılıyor olması güzel. Ekopolitik (Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Derneği) ve Ati Gençlik ve Spor Kulübü Derneği. Ekopolik'de Koordinatör: A.Tarık Çelenk, Direktör: Murat Sofuoğlu, Proje sorumlusu: Ayşegül Elif Aslantepe  Ati'de Koordinatör ve proje sorumlusu; İdris Ağacanoğlu ile birlikte her iki derneğinde proje üyeleri.

Bu projenin çok güzel bir ismi var "Bir Düş Bir Gülüş : Zıp Zıp Zipe" İnşallah o bölgede ve tüm çocuklarımız yaşlarına uygun düşler, oyunlar ve gülüşlerle hayatlarına devam ederler. Projenin detaylarını diğer yazılarımda vereceğim. Ancak başlangıçta projenin ana teması için kendi ifadelerini yazıyorum "Şiddetin hâkim olduğu bir ortamda doğan ve buna bağlı travmalara maruz kalan çocukların hayatlarının geri kalanı genelde iki yöne evrilir. Ya bu çocuklar geri kalan hayatlarını şiddet ile kurgularlar ve tek konuşabildikleri dil şiddetin dili olur; yahut acı tecrübelerinden ders alarak şiddete başvurmayı ve maruz kalmayı tamamen reddederek yeni bir sayfa açarlar. Küçücük yaşlarında şiddete başvuran çocuklarımızın hayatlarının ikinci yola evrilebilmesi için farkındalık yaratacak ve gereken desteği sağlayacak bir müdahale elzemdir." (Ekopolitik)

Aklımızın bir ucunda kalması için, Türkiye 1990 yılında imzaladığı 54 maddeden bazıları; (www.ihb.gov.tr )

Madde 1

Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.

Madde 2

1.Taraf Devletler, bu Sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana babalarının veya yasal vasilerinin sahip oldukları, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.

Madde 3

1.Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makalar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.

Madde 5

1.Taraf Devletler, bu Sözleşmenin çocuğa tanıdığı haklar doğrultusunda çocuğun yeteneklerinin geliştirilmesi ile uyumlu olarak, çocuğa yol gösterme ve onu yönlendirme konusunda ana-babanın, yerel gelenekler öngörüyorsa uzak aile veya topluluk üyelerinin, yasal vasilerinin veya çocuktan hukuken sorumlu öteki kişilerin sorumluluklarına, haklarına ve ödevlerine saygı gösterirler.

Madde 6

1.Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler.

2.Taraf Devletler, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder