26 Mart 2010 Cuma

Bulut Teknolojisi üzerine(1)

Bulutlu_D__nya cade-network-semasi-02-700x504

Bulut Teknolojisi üzerine(1)

Sürekli olarak Yazılarımın satır aralarında bahsettiğim “değişim” ve buna bağlı olarak gelişimi tetikleyen en önemli parametre IT (İnformation Teknoloji) Bilgi Teknolojilerindeki baş döndürücü gelişmeler aslında.

ABD’nin başkanı Obama’nın seçim çalışmalarında Yeni Bilgi Teknolojileri çok kullanıldı. Hem ABD’de hem de dünyada çok kişiye ulaşıldı. Seçim sonrası da bu teknolojiyi kullanma kararı aldılar. ABD Başkanı Obama'nın teknolojiden sorumlu yöneticisi Vivek Kundra federal hükümetin Data.gov projesi hakkında toplantı salonuna canlı bağlanarak bilgi verdi. Yeni Delhi doğumlu Kundra ABD vatandaşlarının daha şeffaf bir yönetim ve daha demokratik yaşam şekli için bilgiye ulaşmasını sağlayacak projelere adım atacaklarını söyledi. Mart'ta başlayan Data. gov projesi devletin sağlık, eğitim, güvenlik ve enerji konularında bilgiye erişimi kolaylaştırıyor. Proje Microsoft'un bulut bilişim teknolojisini de destekliyor.” (http://www.sabah.com.tr/Teknoloji/2009/11/19/obama_bulut_teknolojisini_dijital_demokrasi_icin_kullaniyor )

Daha düne kadar soğuk bakılan sadece oyun oynandığı söylenen Bilgisayarların; İnternet ortamının yaygınlaşmasıyla birlikte, herkesin onda bir şeyler bulacağı, fikirlerini paylaşacağı, alışveriş yapacağı, bir çok aktivitelerin organize edildiği ve diğer bir çok şeylerin yapılabildiği bir ortam oluştuğu gözlendi ve cazibesi arttı..

Küreselleşme dediğimiz, dünya artık bir köy oldu söylemlerinin arttığı günümüzde; Dünyamız aslında uluslar arası bir çok anlaşmanın devletler tarafından imzalanması ile birlikte, mal ve hizmetlerin serbest dolaştığı global bir pazar haline dönüştü. Kendimden bir örnek verecek olursam Çin’den beğendiğim bir ürünü ısmarladığımda herhangi bir kargo parası ödemeden 8 gün içinde adresime teslim ediyorlar. Diğer ülkelerle de birçok ürün internet üzerinden pazarlanabiliniyor.

Bu gelişen süreci iyi okumamız gerekiyor. Eğer iyi okuyamazsak bizlere zarar verebilir. Bu süreçte, baktığımızda, kazananlar var kaybedenler var. Kazananlar bu süreci iyi okuyan ona göre değişimini gerçekleştirebilen şirket ve bireylerdir. Birde en fazla şanslı olanlar var. Zaten bu işin öncülüğünü yapan uluslar arası şirketlerdir. Bireylere baktığımızda da ise dünyadaki kabul görmüş eğitim ve donanıma uygun yetişmiş bireylerin, daha yerel yetişmişlere karşı bir avantajları gözüküyor..

İnternet inanılmaz bir dünya. İnternet bize elimizin altında olacak şekilde kişi, iş, mal, teknoloji. v.b gibi bilgileri sunan muazzam bir platform. Bazı kişiler “İnsanoğlunun bulduğu en hızlı gelişen teknolojisi” diye tanımlıyor.

Modernleşme sürecine bakıldığında uzun bir süreç aslında tarım toplumundan, sanayi toplumuna geçiş, oradan da bilgi toplumuna uzanış. Bundan sonra değişim çok hızlı olacağa benziyor. Sosyal paylaşım sitelerinde patlamalar yaşanıyor. İletişim, paylaşım sanal bir ortama kaydı. Bu küreselleşmenin hızının artması, ülkelerde yaşayan vatandaşların demokrasi isteklerinin artmasına sebep olacaktır.

İnternet çok fakir ülkelerde bile ciddi olarak kullanılmaya başlandı. Bu ülkelerde yaşayan insanlar hem dünyadaki gelişmelerden haberdar olurken kendi her türlü ürününün tanıtımını, bölgesinin tanıtımını, fikirlerinin ve diğer mal ve hizmetleri değerlerini tüm dünyaya taşıma imkanı bulmaktadır. İnternet ile birlikte toplumun taleplerinde artmalar olacak oda o bölgelerde değişimi tetikleyecektir.

İnternet bilişim dünyasında bulut simgesi ile gösterilir. Bulut teknolojisi kafalar karışmasın diye söylüyorum var olan bir teknoloji. Bu arada İngilizce olarak “cloud computing” denilen bu kavrama farklı isimler koyular bunlardan bazıları “net-işlem”,”ağ-işlem”, “Bulut Bilişimi” diyor. Ben yazılarımda çağrışım yapma adına “Bulut bilişimi” diye bahsedeceğim.

Bulut bilişimi mobilitenin ve sosyal paylaşım sitelerinin artması ile birlikte mevcut teknolojinin üzerine yeni özellikler ekleyerek, kullanıcılara; hem ekonomi, hem de enerji anlamında ciddi tasarruf ve kaliteli hizmet sunacak bir sistem olarak tarif edebiliriz.

Gelişmeye açık bir sistem olduğundan gelecek Bilişim yapılanmaları; Bulut teknolojileri üzerine olacaktır.

21 Mart 2010 Pazar

Bir Düş Bir Gülüş : Zıp Zıp Zipe(2)

Resim 896 Resim 799

Bu projenin isminden bahsetmiştim “Bir Düş Bir Gülüş : Zıp Zıp Zipe” İnşallah o bölgedeki çocuklarımız rüzgar gülü(Zipe) ile oynanan bu güzel oyunu tekrar oynarlar.(Zıp Zıp Zipe) Ellerinde taş veya yol aralarında oynadıkları barikatlı oyunlar yerine, yine eskisi gibi rüzgar gülünü ellerine alarak herkesi kıskandıracak şekilde, şen, masum, çocukca koşarak oyunlarını oynarlar. Her çocuk çocukluğunu yaşamak ister. Bunun da yolu çocuklarımızın kendi yaşına uygun çocuk oyunlarını oynayacak, spor ve diğer etkinlikleri yapacak ortamların hazırlanması gerekmektedir. Bu da yetmez onların tekrar bu oyunları oynayacak bir ruh haline gelmesi için çeşitli programların, çeşitli amaca uygun bilimsel ve yerel çalışmaların yapılması çözüme bizi yaklaştırır.

Yöneticilere düşende bu ortamın hazırlanmasıdır. En azında artık bundan sonra her türlü suistimalden uzak, çocuklarımızın çeşitli simsarlar tarafından kullanılmadığı, çocukluklarını çocuk gibi yaşamalarını sağlayacak ortamların hazırlanması gerekir diye düşünüyorum. Bu kötü ortamların kaldırılarak yeni ve yaşanabilir ortamlar haline getirilmesinde herkese büyük görevler düşmektedir. Bu bağlamda hakikaten kılı kırk yararak konunun uzmanları tarafından ve proje gurubunun katkılarının da alındığı içine insan sevgisi, coşkusu , heyecanını da katarak,hazırlanan projeyi çok önemsiyorum. Proje ekibinin projeye olan güvenleri, inançları bu projenin en önemli özelliklerinden biri bence. Projenin tamamını burada yayımlıyorum. Belki bu ve buna benzer çalışmalar yapmak isteyenlere metodoloji olarak bir katkı yapabilir.. Ben buradan Proje ekibine (Kerim Ağacanoğlu, Firdevs Aksoy, Zeynep Başer, Muhammed Ümit Çiftci, Recep Çiftci, Mustafa Kuşcu, Gökhan Övenç, Gülsünay Uysal), yöneticilerine (İdris Ağacanoğlu, A.Tarık Çelenk ,Murat Sofuoğlu, Ayşegül Elif Aslantepe) ve diğer katkı koyan herkese; popülist yaklaşımdan uzak, çözüme odaklı, bilimsel,yapısal bir proje ve metodoloji hazırladıkları için kutlamak isterim.

Ati(Ati Gençlik ve Spor Deneği) ile Ekopolitik’in geliştirdiği çözüm planı 3 fazlı. Prof.Dr. Vamık Volkan “taş-atan çocuklar” cümlesinin kullanılmasını istemedi. Çıkış felsefesi olarak bakıldığında“…..<I style="mso-bidi-font-style: normal">Ülkemizin Doğu ve Güneydoğu bölgesinde son 30 yıldır yaşanan şiddet ortamı ile beraber toplumsal yaşamın neredeyse tüm alanlarında ciddi problemler ortaya çıkmıştır. Bu problemlerden bölge insanlarının geneli etkilenmekle beraber en çok etkilenen kesim arasında kadınlar, gençler ve çocuklar yer almaktadır. Bölgedeki sorunların bir sonucu olarak çocukların ve gençlerin son yıllarda şiddet olayları ve sonraki yargı süreçleri ile gündeme gelmeleri mevcut durumun vahameti açısından dikkat çekici bir konu haline gelmiştir. Söz konusu sorun Kamuoyunda hukuki ve siyasi boyutları ile yerini almış olsa da mevcut durumun farklı boyutlarla da değerlendirilmesi ve sorunun çözümü noktasında ekonomik, sosyal ve kültürel boyutlarla ele alınması kaçınılmaz bir hal almıştır.(Ati-Ekopolitik)</I><I style="mso-bidi-font-style: normal"></I>

<I style="mso-bidi-font-style: normal"></I>

Bu düşüncemizin bir ürünü olarak da çocukların kendilerini şiddetle ifade etmeye iten sebeplerin teşhis edilerek uzun vadede ortadan kaldırılması; kısa vadede de çocukların bu sebeplerden en az etkilenmelerinin sağlanması gerektiğine inanıyoruz. Bunları gerçekleştirebilmek için, önce geniş çaplı bir veri toplanması, ardından değişik disiplinlerden uzmanların bu verileri kendi disiplinleri açısından değerlendirmeleriyle sorunun teşhis edilmesi ve nihayetinde teşhise uygun çözüm yollarının belirlenmesi şeklinde basamaklandırılabilecek üç fazlı bir çözümün hayata geçirilmesini planlıyoruz. Sorunu kökenlerine inerek çözmeyi hedefleyen Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Derneği (Ekopolitik) ile Hakkari Ati Spor ve Gençlik Kulübü Derneği 3 Fazlı Çözüm planı vasıtasıyla çözüme katkıda bulunabilecek her birey ve kurumu inisiyatif almaya davet ediyor.(Ati-Ekopolitik)

Bu arada 1. Yazıyı yazarken (http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=1474 ) Proje ekibi Hakkari’de idi. Todays Zamanda 15 mart 2010 tarihinde Yonca Poyraz Doğan’ın Ekopolitik Koordinatörü A.Tarık Çelenk’le yapılan “Bir Araya Getirilebildikleri Takdirde Düşmanlar Dost Olabilirler” temalı söyleşide çıkan Proje ekibine ait birkaç paragrafta yazıp, linkini vereceğim ilgilenen arkadaşlar bakabilir.

“…..4-14 yaş arasındaki Hakkarili çocuklarla görüşen Gülsünay Uysal ve Ayşegül Elif Aslantepe bizlerle tecrübelerini paylaştılar.

Hakkari’de nereleri ziyaret ettiniz?

Uysal: Çocukların şiddet içeren eylemlerde yer aldığı Bağlar köyüne gittik. Çocukların resmini çekmek istediğimizde büyük bir tepkiyle karşılaştık, hatta bize taş atmaya bile yeltendiler. Fakat, grup rehberimizin onlara asıl niyetimizden bahsetmesinden sonra, bizi sıcak karşıladılar. Korkmalarının sebebi, çektiğimiz fotoğrafları polise vereceğimizi düşünmeleriydi. Bir güven sorunu vardı ortada. Orada yaklaşık 20 çocuk bulunuyordu ve bunların hiçbirinin oynayacak bir şeyi yok, bir futbol topu bile.

Peki neler konuştunuz?

Aslantepe: Bize oyun oynayacak yerlerinin olmadığını söylediler. Gerekli oyun alanları oluşturulduğu takdirde oynayıp oynamayacaklarını sorduğumuzda, çok mutlu olacaklarını ve mutlaka oyun alanlarını kullanacaklarını söylediler. Kürtçe kitaplar okuyabilmek de çocukların istekleri arasında.

Başka neler yaşadınız?

Uysal: Biz çocuklarla yakınlaşmaya çalışırken, yanımızdan bir polis aracı geçti ve aniden havaya birkaç el ateş açtı. Polis aracının gitmesinden sonra çocukların yanına gittik ve yerdeki kovanlar gözümüze çarptı. Böyle bir olayla karşı karşıya kalmak bizi derinden etkiledi. Her ne için olursa olsun çocuklara ateş açmak kabul edilebilir bir şey değil. Çocuklara bu şekilde muamele edilirse, onları kaybedebiliriz.

Aslantepe: Çocukların bulunduğu sokaktan geçerken gereksiz yere ateş açıldı.

“Ne yaptığın ne olduğundan daha önemlidir” …………….

(http://www.ekopolitik.org/public/news.aspx?id=4646&pid=905) , (http://www.todayszaman.com/tz-web/news-204346-8-ekopolitiks-celenk-says-enemies-can-become-friends-if-brought-together.html)

ÇÖZÜM PLANI

FAZ 1

Veri Toplanması

Çocuklarımızı şiddete iten sorunlarla ilgili kalıcı bir çözüme gidilmesi için geçmişe dönük bir yol haritasının çıkarılması sorunlara teşhis koymak ve sorunların çözümü için hangi metot ve araçların kullanılacağını belirlemek açısından gereklidir. Bunun için aşağıda sıralanacak yerel kurum ve şahısların işbirliği ile sorun analizinin temelini oluşturacak verilerin toplanması planlanmaktadır.

Psikologlar Tarafından Yapılacak Saha Çalışması

Psikiyatrist Dr. Ayla Yazıcı’nın süpervizyonunda oluşturulacak 10 kişilik psikolog ekibinin Hakkari çapında seçilecek 50 aile ile ayda bir, toplam bir sene görüşmesi; bu sayede şehirde ikamet eden ailelerdeki temel dinamikleri, çocukların sorunlarını, risk faktörlerini, müdahale alanlarını ve henüz tam anlamıyla ortaya çıkmamış ya da henüz kamuoyunun dikkatini çekmeyen sorunları tespit etmesi amaçlanmaktadır.

Odak Grup Çalışmaları

Bu çalışmada Katılımcı Eylem Metoduyla (Participatory Action Research) çocuklar ve gençlerle yarı planlanmış mülakatlar/sohbetler yapılarak çocukların kendilerini ifade etmeleri sağlanıp, soruna bakış açıları, rahatsızlık duydukları konular, hayal ettikleri şehir ve ortama ilişkin ayrıntılı bilgiler elde edilmesi planlanmaktadır.

Hakkari Emniyet Müdürlüğü:

Hakkâri Emniyet müdürlüğünden alınacak yıllara göre kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiası ile haklarında işlem yapılan çocuk sayılarına dair verilerin karşılaştırılması planlanmaktadır. Yıllara göre olay sayıları karşılaştırılarak dikkat çekici artış ve azalmaları tetikleyen faktörler üzerine daha geniş araştırmalar inşa edilecektir.

Hakkari Devlet Hastanesi

Hakkâri Devlet Hastanesi Psikiyatri Servisinden Travma Sonra Bozukluk teşhisi konulmuş çocukların yıllara göre dağılımını gösteren istatistikler talep edilerek yine dikkat çekici artış ve azalmalar üzerinden durumu tetikleyen faktörlerin tespiti amaçlanmaktadır.

Muhtarlar ve Okul Aile Birlikleri Toplantıları

Çocukların hem okul hem de mahalli yaşantıları hem de onları etkileyecek olaylar hakkında en çok bilgi sahibi olan iki grup olan muhtarlar ve Okul Aile Birliklerinden kendi aralarında bir araya gelecekleri toplantılarda konuya ilişkin gözlem, tespitlerini ve muhtemel çözüm önerilerini iletecekleri toplantıların organize edilmesi planlanmaktadır. Bu sayede güçlü yerel bağlantıların kurulması, bölgesel hassasiyetlerin korunması, soruna ilişkin “sorunla iç içe” olan yerel insanlardan bilgi alınması ve bölgenin sorunun çözümünde inisiyatif alması amaçlanmaktadır.

Sivil Toplum Kuruluşları

Şimdiye kadar konu üzerinde çalışmalar yapmış, çocuklar ve ailelerle görüşmüş yerel Sivil Toplum kuruluşlarıyla bilgi paylaşımına ve eylemde işbirliğine gidilmesi düşünülmektedir.

Kanaat Önderleri

Konu ile ilgili fikirlerine danışılabilecek yerel ve ulusal kanaat önderleri ile bağlantıya geçilerek farklı kesimden insanların sorun ile ilgili tespit ve çözüm önerilerinin alınması.

Anket

Çocuklar ve aileleri arasında konunun uzmanları tarafından hazırlanmış, çocukların ve ailelerinin sorunlara bakışını, onları tetikleyen faktörleri ve hali hazırdaki psikolojik durumlarını ölçecek anketlerle çocukların sorunlara bakış açılarının ve algılarının öğrenilmesi planlanmaktadır.

FAZ 2

Teşhis

Faz 1 ile birlikte toplanılan verilerin değerlendirilmesi geçmiş ve güncele dönük bir sorun profili ortaya çıkarılması ve sorunun çözümüne yönelik girişimlerin başlatılması için Prof. Vamık Volkan, Murat Belge, Vedat Bilgin, Ayşe Betül Çelik, Ferhat Kentel, Dr. Ayla Yazıcı ve Mesut Yeğen’den müteşekkil bir ulusal (Ek 1: Danışma Kurulu özgeçmişleri) ve 12 yerel kanaat önderi, kamu görevlisi ve uzmanlardan oluşan bir yerel danışma kurulu oluşturulmuştur.

    Psikiyatrist, Psikolog, Sosyolog, Siyaset Bilimci, Eğitimcilerden oluşan ulusal danışma kurulu ve yerel kanaat önderleri, kamu görevlileri ve uzmanların işbirliği ile Faz 1’de toplanan veriler ışığında sorun teşhisinin yapılıp, durumun mevcut haritasının çıkarılması; Sorunun çözümü için aciliyet arz eden grup ve konu başlıklarının belirlenmesi; Normalleşme araç ve metotlarının tespiti; Sorunu farklı açılardan kuşatan somut çözüm önerilerinin ortaya konması; Ortak bir çözüm ve eylem planının hazırlanıp hem kamuoyuna hem de karar vericilere sunulması planlanmaktadır. </LI>

FAZ 3

Eylem Planı

Bu aşama Faz 2’de ortaya çıkarılan çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi noktasında atılacak somut adımları kapsamaktadır. Danışma kurulunun sunduğu çözüm planının projelendirilmesi ve farklı projelerle sorunun holistik bir yaklaşımla çözülmesi amaçlanmaktadır. Sorunları kuşatma adına projelerin hedef kitlesi olarak şu an için belirlenen 4 grup vardır. Projelerin çocuklar, gençler, kadınlara ve eğitimcilere yoğunlaşması beklenmektedir. Bu kapsamda muhtemel proje başlıklarının şunlar olması beklenmektedir:

Çok Kültürlü Ortamlarda Eğitimcilere Çatışma Yönetimi Becerisi kazandıracak Eğitim Programı:

Bu proje ile Eğitimcilerin çocuklarla ilgili problemlere farkındalıkla ve çözüm odaklı yaklaşmasının sağlanması ve çok kültürlü ortamlarda yaşanabilecek iletişim kazalarının en alt düzeye çekilmesi bu sayede çocukların okuldan ayrılma gibi sorunlarının minimuma indirilmesi amaçlanmaktadır.

Çocuklar için Yaşam Merkezi Projesi:

Çocukların enerjilerini ve yaratıcılıklarını Bilim, kültür, spor ve sanat alanlarında değerlendirmelerini, böylece çeşitli becerilerinin inkişaf etmesi ve geliştirilmesi projenin ana hedeflerindendir

Kardeş Okullar Projesi

Hakkâri’deki ilk ve orta dereceli okullar ile İstanbul başta olmak üzere diğer illerimizdeki okulların kardeş okul ilan edilerek farklı illerdeki öğrenciler ve velileri arasında dostluk köprüleri oluşturulması ve Hakkâri’deki okulların maddi imkânsızlıklarının azaltılması amaçlanmaktadır.

Kadınlar için Eğitim ve Üretim Merkezi Projesi

Kadınların sosyal ve ekonomik yönden güçlendirilmesi amacı doğrultusunda bölge kadınlarının üretebilecekleri pazarlama potansiyeli olan ürünlerin pazar bağlantılarının kurulması, kadınların ürettikleri ürünlerin satılabilmesi için altyapı kurulması ve kadınlara yönelik mesleki beceri alanlarda eğitimlerini verilmesi hedeflenmektedir.

Gençler İçin Meslek Edindirme Kursları

Bölgedeki iş gücü ihtiyaçları doğrultusunda Ticaret Odaları ve Üniversiteler ile işbirliği halinde istihdam garantili meslek edindirme kursları açılarak çocukların rol modelleri olan bölge gençliğinin en büyük problemlerinden biri olan işsizlik sorunun çözümüne katkıda bulunulması planlanmaktadır.

Ek 1: Danışma Kurulu Özgeçmişleri

Prof. Dr. Vamık Volkan:

1932 yılında Kıbrıs’ta doğdu. Kıbrıs İslam Lisesi'nde okudu; son sınıftayken çıkan isyanla adı değişen Kıbrıs Türk Lisesi'ni bitirdi. Türkiye'ye geldi, Ankara Tıp Fakültesi’nden 1956’da mezun oldu. Türk vatandaşı olamadığı için çalışma şartları zordu.

1957’de ABD’ye, Şikago’ya gitti. Üç ay sonra babasından gelen mektupta, en yakın arkadaşının Kıbrıs’ta bir eczanede milliyetçi Rumlar tarafından öldürüldüğünü anlatan gazete kupürü çıktı. 10 yıl Türkiye ve Kıbrıs’a gelemedi.

2002’ye kadar tam 45 sene Virginia Üniversitesi’nde ders verdi. 18 yıl Virginia Üniversitesi hastanelerinden birinde başhekimlik yaptı. 2002’den bu yana da Virginia Üniversitesi’nde Psikiyatri Bölümü’nde emeritus profesör olarak çalışmalarına devam etmektedir. Prof. Volkan, 2005’te Finlandiya Kuopio Üniversitesi’nden, 2006’da da Ankara Üniversitesi’nden fahri doktora almıştır. 1987 yılında <I>Mind and Human Interaction </I>adlı bilimsel derginin kuruculuğunu yapmış ve 2003 yılına kadar bu görevini sürdürmüştür.

Prof. Volkan’ın politik psikoloji üzerine çalışma ve projelerinden bazıları şunlardır:

· 1979 ile 1986 yılları arasında üst derecedeki İsrail ve Arap temsilcileri arasında gayri resmi diplomatik toplantılarda bulundu ve bu projenin son üç yılında bu toplantıları idare etti.

· 1987’de Virginia Üniversitesi’nde <I style="mso-bidi-font-style: normal">Mind and Human Interaction Merkezi’</I>ni kurdu. Bu merkezin üyeleri psikanalistler, psikiyatrisiler ve psikologların yanında emekli yüksek seviyeli diplomatlar, tarih profesörleri ve diğerleriydi. Reagan ve Gorbachev Soğuk Savaş’ı bitirmeye çalışırken merkezin bir projesi olarak Prof. Volkan iki yıl Amerikalılar ve Sovyetler arasında gayri resmi diyaloglar açtı. Sözkonusu süreçte Sovyetler Birliği Duma’sı Prof. Volkan’ın merkezi ile resmi bir anlaşma yaptı.

· Sovyetler Birliği çöktükten sonra Rusya ve Baltık ülkelerinin birbirlerinden ayrıldıktan sonra barışçıl ilişkilere girmeleri için Prof. Volkan Ruslar ve Baltık ülkeleri (bilhassa Estonya ) arasındaki gayri resmi diyalogları altı buçuk sene idare etti.

· Daha sonra uzun yıllar süren projelerde Sırplar ile Hırvatlar, Gürcüler ile Güney Osetleri diyaloglarla bir araya getirdi. Komünizm çöktükten sonra Arnavutluk’ta ve işgal bittikten sonra Kuveyt’te ortaya çıkan toplum psikolojilerini inceledi.

· 10 sene eski Cumhurbaşkanı Jimmy Carter’ın başkanlığındaki ve birçok tanınmış dünya liderlerin üye olduğu Uluslararası Görüşmeler Ağı (International Negotiation Network) üyesi olarak çalıştı.

· Türk-Ermeni Uyuşma Komisyonu’nda Türk heyetinin bir üyesi olarak görev yaptı.

· Son üç yıldır Volkan ve Eski Kuzey İrlanda Parlamento Başkanı Lord John Alderdice (Türkiye’den, Bahçeşehir Ü. Rektörü Deniz Ü. Arıboğan ve Ankara Politik Psikoloji Cemiyeti şefi Prof. Abdülkadir Çevik’in de katıldıkları) Batı ve İslam dünyalarının temsilcilerini bir araya getiren çalışmalar yapıyor ve iki dünya için sözkonusu edilen ayrımların temelindeki hisler ve varolan algılamalar üzerinde çalışıyor.

Prof. Volkan 49 kitap çalışması yaptı ve 400’ü aşkın bilimsel makale yayınladı. Ayrıca psikopolitik teoriler ve dünyanın sorunlu birçok yerinde barış için yaptığı çalışmalar nedeniyle 2005-2008 yılları arasında dört kez peşpeşe Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi. Prof. Volkan, aynı zamanda American College of Psychoanalysts’in başkanıdır.

Murat Belge

1943 yılında Ankara'da doğdu. İşadamı ve milletvekili Burhan Belge’nin oğlu, yazar ve diplomat Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun yeğenidir. 1966'da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde asistanlık ve doktora yaptı. Faulkner ve Joyce’den başarılı çeviriler yaptı. 12 Mart döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974'te üniversiteye döndü. Doktora tezi Christopher Caudwell üzerinedir. Halkın Dostları (1970) ve Birikim (1975) dergilerinin kurucuları arasında yer aldı. Bu dergilerde sosyalist teori ve siyasete ilişkin yazılar yazdı. Fransız düşünürü Althusser’in görüşlerini savundu. 1980'de doçent oldu. 1981'de YÖK yasasının çıkmasından sonra üniversiteden ayrıldı. Demokrat ve Cumhuriyet gazetelerinde yazılar yazdı. 1983'te Yeni Gündem dergisinin ve İletişim Yayınları'nın Genel Yayın Yönetmenliği'ni üstlendi. İletişim'in kısa sürede Türkiye'nin en başarılı ve güvenilir yayınevlerinden biri haline gelmesinde öncü rolü oynadı. Yeni Gündem dergisinde bir dönem Sadık Özben takma adıyla mizah yazıları yazdı. Ayrıca İstanbul'un tarihi bölgelerinde düzenlediği kültür turlarıyla tanındı; yemek ve mutfak kültürü ve geziye ilişkin kitaplar, gezi rehberleri ve popüler tarih kitapları yazdı. Belge halen, bir dönem uluslararası başkanlığını yaptığı Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin Türkiye şubesi yöneticisi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi'nin Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü başkanıdır. Halen Taraf gazetesinde yazılarına devam etmektedir.

Vedat Bilgin

Vedat Bilgin, 1954 yılında Bayburt’ta doğdu.İlk, orta ve lise eğitimini Bayburt’ta tamamlamıştır. 1974–1980 Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesinde yüksek öğretimini yapmış olup, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde Master ve Doktora programını tamamlamıştır. 2000 yılında Başbakanlık Baş danışmanlığı yapmış olan Bilgin, halen Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesinde öğretim üyeliği ve MHP MKYK üyeliği görevini sürdürmektedir.

Ayşe Betül Çelik

SUNY Binghamton’dan Siyaset Bilimi doktorasına sahip olan Betül Çelik, Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi ile aynı fakültenin Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü yüksek lisans programında öğretim üyesidir.

Ferhat Kentel

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi olan Doç. Dr. Ferhat Kentel, 1965`te Ankara`da doğdu. 1981`de ODTÜ`de İşletmecilik lisans eğitimini tamamladıktan sonra 1983`te Ankara Üniversitesi SBF`den yüksek lisans ve 1989`da Paris, EHESS`ten Sosyoloji doktora derecesi aldı. Fransa`da çeşitli dönemlerde misafir öğretim üyesi ve araştırmacı olarak bulundu. Türkiye`de ve yurtdışında çeşitli kitap ve dergilerde modernite, yeni sosyal hareketler, din, İslami hareketler, aydınlar, etnik cemaatler üzerine makaleleri yayınlanmaktadır.

Dr. Ayla Yazıcı

Ayla Yazıcı Türk Psikiyatri Derneğinin Başkanı olup, Avrupa Psikiyatri Derneğine Türkiye’den üye olan 16 Psikiyatrist’ten biridir. Kendisi halen Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesinde görev yapmaktadır.

Mesut Yeğen

Mesut Yeğen 1964'te Siverek'te doğdu. Ankara Atatürk Lisesi'nden mezun oldu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden lisans ve yüksek lisans, Essex Üniversitesi (İngiltere) Sosyoloji Bölümü'nden doktora derecesini aldı. Halen ODTÜ sosyoloji bölümünde öğretim üyesidir ve Mürekkep dergisi yayın... kurulunda yer almaktadır.

Aklımızın bir ucunda kalması için, Türkiye 1990 yılında imzaladığı Çocuk Hakları Sözleşmesinin 54 maddeden bazıları; (www.ihb.gov.tr )

Madde 12

1.Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar.

Madde 13

1.Çocuk, düşüncesini özgürce açıklama hakkına sahiptir; bu hak, ülke sınırlarına bağlı olmaksızın; yazılı, sözlü, basılı, sanatsal biçimde veya çocuğun seçeceği başka bir araçla her türlü haber ve düşüncelerin araştırılması, elde edilmesi ve verilmesi özgürlüğünü içerir.

Madde 14

1. Taraf Devletler, çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterirler.

Madde 15
1. Taraf Devletler, çocuğun dernek kurma ve barış içinde toplanma özgürlüklerine ilişkin haklarını kabul ederler.

Madde 16

1.Hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamaz.

Madde 20

1.Geçici ve sürekli olarak aile çevresinden yoksun kalan veya kendi yararına olarak bu ortamda bırakılması kabul edilmeyen her çocuk, Devletten özel koruma ve yardım görme hakkına sahip olacaktır.

Madde 23

1.Taraf Devletler zihinsel ya da bedensel özürlü çocukların saygınlıklarını güvence altına alan, özgüvenlerini geliştiren ve toplumsal yaşama etkin biçimde katılmalarını kolaylaştıran şartlar altında eksiksiz bir yaşama sahip olmalarını kabul ederler.

Madde 24

1.Taraf Devletler, çocuğun olabilecek en iyi sağlık düzeyine kavuşma, tıbbi bakım ve rehabilitasyon hizmetlerini veren kuruluşlardan yararlanma hakkını tanırlar. Taraf Devletler, hiçbir çocuğun bu tür tıbbi bakım hizmetlerinden yararlanma hakkından yoksun bırakılmamasını güvence altına almak için çaba gösterirler.

Madde 27

1.Taraf Devletler, her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler.

Madde 28

1.Taraf Devletler, çocuğun eğitim hakkını kabul ederler.

Madde 31

1.Taraf Devletler çocuğun dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama ve yaşına uygun eğlence (etkinliklerinde) bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanırlar.

Madde 33

1.Taraf Devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkını kabul ederler.

Madde 34

Taraf Devletler, çocuğu, her türlü cinsel sömürüye ve cinsel suistimale karşı koruma güvencesi verirler.

18 Mart 2010 Perşembe

Bir Düş Bir Gülüş: Zıp Zıp Zipe(1)

Resim 871 Resim 924

Tüm ulusların ortak hedefi çocukların, değişen dünya koşullarına mağdur olmadan uyum sağlamaları için, gerekli her türlü ortamın hazırlanmasıdır. Bu anlamda ilk çalışma 1923 yılında Cenevre'de atıldı. 1924 yılında Milletler Cemiyeti Cenevre Çocuk Hakları Bildirisini kabul etti. Bu bildiri Birleşmiş Milletler tarafından o tarihte güncellenerek Birleşmiş Milletler Çocuk hakları Bildirisi olarak güncellendi. 1989 yılında Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme olarak yenilenerek değiştirildi. Türkiye'de ise ilk olarak 1924 yılında Çocukların korunmasına yönelik çalışma yürürlüğe girmiştir. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını ilk 23 nisan 1929 tarihinde kutlamaya başlamıştır. Bu tarihlerde 4000 çocuk ilk olarak TBMM'den haklarını talep etmiştir..

Türkiye 1990 yılında 54 maddeden oluşan sözleşme imzaladı (T.C Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı  www.ihb.gov.tr/haklarim/hak_konuları )

".......Toplumun temel birimi olan ve tüm üyelerinin ve özellikle çocukların gelişmeleri ve esenlikleri için doğal ortamı oluşturan ailenin toplum içinde kendisinden beklenen sorumlulukları tam olarak yerine getirebilmesi için gerekli koruma ve yardımı görmesinin zorunluluğuna inanmış olarak, çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliğini kabul ederek, çocuğun toplumda bireysel bir yaşantı sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlanmasının ve Birleşmiş Milletler Antlaşmasında ilan edilen ülküler ve özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesinin gerekliliğini göz önünde bulundurarak, çocuğa özel bir ilgi gösterme gerekliliğinin ....."diye devam eder. (Birleşmiş milletler çocuk hakları sözleşmesi).

"...özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesinin gerekliliğini göz önünde bulundurarak, çocuğa özel bir ilgi gösterme gerekliliğinin.." diye devam eden bu ifadeler çok önemli. Bu sözleşmelerde yazan ve bildirgelerde yazan maddeler uygulanmaya başladığında, ülkemizin daha müreffeh bir yapıya kavuşacağına inananlardanım.

Ülkemizin Güneydoğu, doğu ve zaman zaman farklı bölgelerinde oluşan çocuk manzaraları hiç şık durmuyor. Çocuklarımızla ilgili ciddi kaygılarımız var. Her alanda çocuk istismarlarını görüyor ve duyuyoruz. Bunlar yetmiyormuş gibi birde Polislerimize taş atan, yol kesmeye çalışan, şiddeti ön plana çıkaran oyunları çocuk oyunlarıymış gibi oynayan çocukları gördükçe, bunlar için ne yapılabilir diye düşünmüşümdür.

Ekopolitik'in düzenlemiş olduğu "Türkiye'nin Büyük Çatısı ve ortak aidiyet" çalıştaylarında Ekopolitik üyeleri tarafından bu anlamda duyarlı çözüme yönelik, içinde duygu ağırlığı olan projeyi duyduğumda çok heyecanlandım. Televizyonlarda görüyoruz, gazetelerde okuyoruz, ancak çözüme ilişkin bir proje, bir hassasiyet cılız birkaç çıkış dışında göremiyordum. Durumdan vazife çıkaran, bunun açısını içinde duyan genç dinamik, sorumluluk duyan Ekopolitik'in genç ekibini yürekten kutlamak istiyorum. Murat Sofuoğlu sahaya bizzat Hakkari'ye gidip saha araştırması ve oralarda STK'lar ve kanaat önderleri ile yaptıkları toplantılar sonucunda Ekopolitik'te bir taslak proje çalışması başlatıyorlar.

22-23 Şubat 2010 Beykoz toplantılarının ardından tekrar proje ekibi ile birlikte Murat Sofuoğlu Hakkari'de STK'lar, muhtarlar, kanaat önderleri, vatandaş ve çocuklarla görüşmeler yapıyorlar..Bu toplantılar sonucunda hem hadiseleri yerinde gözlemliyorlar, hem de birebir çocuklarla sohbet edip hadiseleri anlamaya çalışıyorlar.

Bu arada Hakkari'de geçen yıl başlayan bir gelişmeden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Şiddetin içindeki çocuklara ne yapılabilinir diye yola çıkan Dr. Dilek Yeşilbaş patoloji uzmanı İpek Erbarut'la birlikte ciddi bir çalışma başlatırlar. Baran Yetenek Avcıları Derneği'ni kurarlar. "Baran yağmur demek yağmur olup yeşersin ruhları" dedik diyorlar. Çok güzel gelişmeler. Güzel bir web siteleri var.(www.ba-ran.com)  "mademki oluktan vefa görmedin, suyu yağmurdan iste" Mevlana'nın bu dizesiyle başlıyor site. Her şey bir kıvılcımla başlıyorsa eğer;  bir kıvılcım atılmış, şimdilerde yeni bir kıvılcım atılıyor. Yeni bir heyecan, yeni bir coşku, tüm çocuklarımıza gelecekte oluşabilecek travmaların yaşanmaması, mevcut travmaların çözümü için çok güzel bir çalışma. Bu çalışmayı Ekopolitik ekibinden Ayşegül Elif Aslantepe ve arkadaşları ile birlikte, büyük bir projeye imza atıyorlar. Hakkari'nin sesini İstanbul'dan duydu bu arkadaşlarımız. Kendilerini yürekten kutluyor ve proje detaylarını sizinle paylaşmak istiyorum..

Şunu söylemeden geçemeyeceğim; birçok sözleşmeye imza atmışsınız, birçok bildirgeyi kabul etmişsiniz. TBMM kabul ettiğiniz bir çok madde var. Acaba bu maddeler sizce neden uygulanmıyor? Neden çocuklarımız için bu ortamlar hazırlanmıyor?  Tüm ülkemizdeki çocukların durumu için söylüyorum. Buradaki aymazlığımızın sonu, hepimizin gördüğü nahoş hadiseler..

Bu proje Hakkarili bir STK ile beraber yapılıyor olması güzel. Ekopolitik (Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Derneği) ve Ati Gençlik ve Spor Kulübü Derneği. Ekopolik'de Koordinatör: A.Tarık Çelenk, Direktör: Murat Sofuoğlu, Proje sorumlusu: Ayşegül Elif Aslantepe  Ati'de Koordinatör ve proje sorumlusu; İdris Ağacanoğlu ile birlikte her iki derneğinde proje üyeleri.

Bu projenin çok güzel bir ismi var "Bir Düş Bir Gülüş : Zıp Zıp Zipe" İnşallah o bölgede ve tüm çocuklarımız yaşlarına uygun düşler, oyunlar ve gülüşlerle hayatlarına devam ederler. Projenin detaylarını diğer yazılarımda vereceğim. Ancak başlangıçta projenin ana teması için kendi ifadelerini yazıyorum "Şiddetin hâkim olduğu bir ortamda doğan ve buna bağlı travmalara maruz kalan çocukların hayatlarının geri kalanı genelde iki yöne evrilir. Ya bu çocuklar geri kalan hayatlarını şiddet ile kurgularlar ve tek konuşabildikleri dil şiddetin dili olur; yahut acı tecrübelerinden ders alarak şiddete başvurmayı ve maruz kalmayı tamamen reddederek yeni bir sayfa açarlar. Küçücük yaşlarında şiddete başvuran çocuklarımızın hayatlarının ikinci yola evrilebilmesi için farkındalık yaratacak ve gereken desteği sağlayacak bir müdahale elzemdir." (Ekopolitik)

Aklımızın bir ucunda kalması için, Türkiye 1990 yılında imzaladığı 54 maddeden bazıları; (www.ihb.gov.tr )

Madde 1

Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.

Madde 2

1.Taraf Devletler, bu Sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana babalarının veya yasal vasilerinin sahip oldukları, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.

Madde 3

1.Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makalar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.

Madde 5

1.Taraf Devletler, bu Sözleşmenin çocuğa tanıdığı haklar doğrultusunda çocuğun yeteneklerinin geliştirilmesi ile uyumlu olarak, çocuğa yol gösterme ve onu yönlendirme konusunda ana-babanın, yerel gelenekler öngörüyorsa uzak aile veya topluluk üyelerinin, yasal vasilerinin veya çocuktan hukuken sorumlu öteki kişilerin sorumluluklarına, haklarına ve ödevlerine saygı gösterirler.

Madde 6

1.Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler.

2.Taraf Devletler, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler.

İnovasyon

 

İnovasyon yenilik oluşturabilme kabiliyetidir. Yeni fikirlerin (hizmet, ürün veya metot) bir değer haline dönüştürülmesi hareketidir. Yenilik oluşturma; belirli bir metot dahilinde yapılması durumunda ancak etkin olabilmektedir. Aynı zamanda  yenilik oluşturma  kabiliyeti, yeniliğin hangi hızda oluşturulduğuna da bağlıdır.

İnovasyon sürecinin iki önemli basamağı vardır. Birincisi yeni ve farklı fikirlerin ortaya çıkmasıdır. İkinci basamak ise ortaya çıkartılan fikrin ticarileşmesi katma değer oluşturan ürün, metot veya hizmete dönüştürülme sürecidir.

Küreselleşme sürecindeki dünyada her konuda rekabet son derece önem arz etmektedir. Sıkı rekabet koşullarında var olma mücadelesi veren işletmeler üretim maliyetlerinin getirdiği yükü hafifletmek için inovasyon projelerine önem vermelidir. Ancak bu projelerle rekabet fırsatı yakalayabilirler.

Ülkemizde de bu konular gündeme bir şekilde gelmekte ancak firma kültürü haline dönüşmeyen sadece söylemde kalan bir düşünce olarak kalmaktadır. Neler yapılmalıdır yenilikçi fikirleri insanlar ürettiğine göre öğrenciler girimci ve yenilikçi düşünce yapısı kazandırılması için buna uygun programlar oluşturulması gereklidir. Konu ile ilgili kurumların İşletmelerin inovasyon yapmasını kolaylaştıracak, onları destekleyecek, yeni bir yapılanmaya gitmesi gerekir.

İnovasyon sürecini beş kısımda inceleyebiliriz. Fikir, konsept, prototip, üretim, pazara arz.

Fikir: En önemli olanı yenilikçi fikirlerdir. Yenilikçi fikirler her birimden her bireyden gelebilir ortamda yenilikçi fikirlerin rahatça söylenebileceği ortamı hazırlamak gerekir ve her fikre saygı duymak gerekir. Önemli olan bu fikirler arasından doğru fikri bulup çıkarmaktır.

Konsept: İnovasyon fikirleri çeşitli parametreler kullanılarak ince eleyip sık dokunarak ve bir tane kalıncaya kadar çalışma yapılır. Fikir üzerinde teknik, Sosyal ve mali fizibilite çalışmaları yapılarak projelendirilmelidir.

Prototip: Kağıt üzerinde projelendirilen fikir, fiziksel hale getirilir. Ürünün test aşamalarında iyi ve kötü yanları tespit edilir ve kötü yanları minimize edilerek prototip oluşturulur. Burada en önemli husus üretim planlarının hazırlanması ve üretime hazır hale getirilmesidir.

Üretim: üretim otomasyona uygun seri üretim haline getirilebilirse işletmeye bir değer katar. Bir ürünün prototipini oluşturmak onun ekonomik olarak üretildiği anlamına gelmeyebilir. Bir çok prototipler seri üretime uygunsuzluğundan, ekonomik ve/veya teknik uygunsuzluklarından piyasaya arz edilmeden prototip aşamasında kalır.

Pazara arz: En önemli safhalardan biridir inovasyon fikrinin başarısı buradaki performansla doğrudan alakalıdır. Modern bir pazar stratejisi izlenmesi gereklidir.

Son krizle birlikte her alanda ciddi inovasyon projelerine önem veren şirketler işletmelerinin devamını sağlayarak işsizliğin önüne geçmeye ve krizi asgari düzeyde atlatma yoluna gitmişlerdir. İnovasyonun asıl amacı mevcut potansiyeli en verimli hale dönüştürmekten geçer. Aslında inovasyonun dolaylı olarak hedefi toplumların refahının artması ve bu refah düzeyinin yaygınlaşmasına katkı sunmasıdır.